Selamunaleyküm
gençler nasılsınız? İyisiniz iyi. Seviyorsunuz bu hayatı. Ben de sevmeye
çalışıyorum bakalım. Bazı insanlara rağmen sevmeye çalışacağım, siz de öyle
yapın.
İnsan mutlu
olmalı. Derdin iyi geldiği nerede görülmüş ki? Derdi olduğu için daha kaliteli
bir hayat süren kimseyi görmedim, görememde. Şimdi ters anlayan bir arkadaş
olacaktır onlara açıklayayım. Gerektiği kadar dert insana zindelik verir,
yarına kalkmak için bir sebep, yaşamak için bir neden verir. Benim kast
ettiğim şey bu değil, diğer türlü dert. İnsanı üzen dert.
Mutlu
olmalıyız, yüzümüz gülmeli, somurtan insanlardan olmamamız gerekli. Hepimiz
protonu biliriz, pozitif yüklü bir atom parçacığı. Gerekirse proton olacağız
etrafa pozitif yüklü saçacağız. Çünkü başka türlü bu hayat bize hapis olur.
Kendimden
bahsedeyim. Ben yukarıda bahsettiğim gibi proton gibi sürekli pozitif olan bir
insan değil de elektron gibi negatif olan bir insanım. Negatif olmanın, morali
bozuk olmanın çok zararını gördüm ve hala daha görüyorum. Bunu sadece ben değil
etrafımda görüştüğüm insanlarda da gözlemlediğim bir şey. İnsanın kafasına
taktığı bir şey, yürürken takılıp yere düştüğün taştan daha çok zarar veriyor.
Taşın seni düşürüp canını yakması bir, bilemedin iki saat sürerken, kafana
takıp üzüldüğün şey sana bir ömür boyu nefes aldırmayabilir. Aldırmıyor da
arkadaşlar, emin olun aldırmıyor.
Klasik
olacak ama bardağın hep dolu tarafından bakmaya çalışmalıyız. Bardağın yarısının
dolu olması, diğer yarısının boş olduğu gerçeğini değiştirmez ama bu boşluk
bize üzüntü vermek yerine umut vermeli. Gökyüzünden gelen bir yağmur ile veya
bizim çabamızla cami şadırvanın soğuk suyu ile dolacağına dair umudumuz olmalı.
Oldu da dolmaz ise moralimizi bozmaya gerek yok, bizim hala yarısının ağzına
kadar dolu bir bardağımız var.
Yani
yapmamız gereken şey güzel görmek, güzel düşünmek, güzel düşünen insanların
yanında bulunmak. Bunu ben demiyorum, Said Nursi diyor. Felaket tellallığı
yapıp kendisinin ve etrafındaki diğer insanların umudu kıran, moralini bozan
insanların yanında bulunmamak gerek. Bu tip insanlar kendi içinde bulundukları
karanlığa diğer insanları da çekmeye çalışırlar. Onların bilmedikleri şey her
mağaranın bir çıkışı, her savaşın sonunda da bir zafer olduğudur. Unutmayın ki
yenilgiler zaferlerin taksitleridir. Mesela bunu da Jacob Riis diye birisi
söylemiş. Galiba önceki insanlar bizden daha umut sahibi, mutlu insanlarmış.
Neden mutlu
olmasınlar ki? Ellerinin altında sürekli başkalarının mutluluklarını gösteren
bir alet mi varmış? Yâda akşam karşısına oturduklarında o gün ölen insanları
gösteren bir kutu varmış evlerinde? Yokmuş. Bütün dünyaları evlerinden
çıktıklarında akşam ezanına kadar gidip gelebilecekleri yerler kadarmış. Ne
kadar az insan tanımışlar, ne kadar az şey görmüşlerse o kadar çok mutlu olmuş
bu insanlar. Şuan bu kelimeleri okuyan insan peki sırf bugün kaç insanın
düşüncelerini, kendi düşüncelerine kattı? Kaç insanın kendisinin yaşamaktan
eksik kaldığı bir şey yüzünden veya evindeki aptal kutusundan kaç insanın öldüğünün
sayısını duyduğu için morali bozuldu? Fazla mı abartıyorum? Belki, ama gerçek
olmadığını da inkâr edemeyiz.
Elimizdeki
cihazlar bizi mutlu etmiyorsa aksine daha da fazla üzüyorsa kullanmamalıyız.
Daha fazla insan tanımak bize ağır geliyorsa tanımamalıyız. Akşam haberleri
izlemek bizi üzüyorsa izlememeliyiz. Gerekiyorsa kaçmalıyız. İkinci bir
hayatımız yok ve var olan hayatımızı, yani şuan yaşadığımız hayatı, iyi
geçirmek, mutlu anılarla doldurmak zorundayız. Ne kendinize, ne başkasına bu
konuda eziyet etmeyin. Oyunun sonunda yalnız kalacaksınız ve bütün zararı yine
kendiniz göreceksiniz. Elinizdeki şansı iyi değerlendirin.
İyi akşamlar
arkadaşlar.
13 yorum
İşte bahsetmeni istediğimiz konuydu teşekkürler süperman
aleykümselam
aptal kutusu tabirini çok sevdim.
kafana taktığın şey ömür boyu nefes aldırmıyor. (temsili olsaydı keşke)
bu boşluk bize umut vermeli cümlesini beğendim. ve yanlış çağda olduğumu bi kez daha farkettim:bizden önceki insanlar umut sahibi ve mutluymuş. emeğine sağlık...
"İnsanın kafasına taktığı bir şey, yürürken takılıp yere düştüğün taştan daha çok zarar veriyor. " bunu defterime yazacağım.
Gerçekleri kısa bir süre görmezden gelmek bizi kısa bir süre mutlu eder gerçeği olduğu şekliyle kabul edip bununla yüzleşmemiz gerekiyor. İnsan unutmak kökünden geliyor zaten biliyorsunuzdur her acı her gerçek bir süre sonunda unutuluyor zaten bunun farkında olup gerçek mutluluğu yaklamamız gerektiğini düşünüyorum nacizane fikrim bu yönde
başarılar
"Normal Olmak Varken Neden Mutlu Olasın" adlı bir kitap vardı. Yazı bana onu hatırlattı. Mutlu olmak yaşam kalitesini yükseltiyor. Eee bu hayata bir kere geldiğimize göre mutluluk en doğal hakkımız bence. Bu nedenle mutlu mutlu yaşamayı bilmeli insan.
başka bahsetmemi istediğiniz konular varsa ulaştırabilirsiniz böylece dart tahtasını tam ortadan vuran arkadaşlar gibi havalı bir blogger olurum
ben daha çok batman'cıyım 
teşekkürler efenim
yazarken ben de baya beğenmiştim sizin de beğeniyor olmanıza ayrıca sevindim. her cümlemiz defterlere yazılmıyor sonuçta
tabii ki haklısınız sadece sorunlardan kafamızı başka yöne çevirerek kaçamayız onlarla mücadele etmeliyiz. benim asıl bahsettiğim şey (yazarken amacım buydu yazı başka yerlere gitmiş olabilir) hüzünlü olmak yerine mutlu olmaya çalışmak pozitif olmak.

yorumunuz için teşekkürler
teşekkürler
kitabın ismi güzelmiş bi ara ona da bakayım. refah seviyesinin yüksek olması en temel haklarımızdan biri olmalı bence sadece yaşamak yetmez. sıkıntı içinde yaşamaya zaten yaşamak denmez. sınırları olmayan bir kafeste gibi oluruz.

yorumunuz için teşekkürler
Bardağın her iki tarafından bakıyorum, dengeyi yakaladığın an güce ulaşırsın. Ben buna boom in a power effect diyorum. Hızır a.s hikayelerini okursanız anlarsınız ne demek istediğimi. Yani hayat inişli çıkışlı bazen hüzün bazen neşe. Belki de bir şeyleri anlamak, oturtmak için bile acı çekiyor olabiliriz. Önemli olan bunun idrakında olmak
EmoticonEmoticon