Selamunaleyküm. Bugün yine sizi kitap okumaktan soğutacak bir başka kitap özeti ile karşınızdayım. Kitabımız reisimiz George Orwell’in yazdığı “Paris ve Londra’da Beş Parasız” adlı kitap.
George abimiz yine kızım sana söylüyorum gelinim sen anla misali (yanlış deyim olabilir) çaktırmadan bize düşüncesini vermeye çalışmış. Bunu 1984’de ve Hayvan Çiftliğinde yine yapmıştı. Sistemi eleştiren adam gibi adamlardan biri.
Peki, bu kitabında neyi eleştirmiş? Köleliği, yoksulluğu ve yoksulluk ile ilgili olan devlet politikalarını. Bazen çaktırmadan eleştirdiği bu kısımları bazen de gözümüze sokarak söylüyor.
Kitabın eleştiri değilde roman kısmını ele alırsak iki bölümden oluşuyor. Paris ve Londra. İki şehirde yoksulluğu karşılaştırmış. Birkaç kelime ile özetlemek gerekirse: şarap, Fransızca, tütün, yoksulluk, berduşluk ve bolca “yazık lan buna”
---Spoiler---
Kahramanımız romanın Paris kısmında hali vakti yerinde iken başlıyor. Geçimini İngilizce özel ders vermekle kazanıyor ve kazandığı ucu ucuna ona yetiyor. Bir gün biriktirmiş olduğu bütün para çalınıyor ve bunun üstüne işten de kovuluyor (yada böyle birşeydi). Pansiyon kirasını bir süre idare ediyor ve iş aramaya başlıyor. Ama iş bulamıyor. Bunun üstüne önceden tanıştığı Boris adında bir arkadaşının yanına gidiyor. Bakıyor ki onun da durumu iyi değil. Boris zamanında rus ordusunda görev yapmış daha sonra buralara düşmüş. Oldukça motivasyonu yüksek birisi. Romanın Londra kısmına kadar kahramanımız Boris sayesinde iş bulacak. Bu aralarda sürekli işe girip çıkıyorlar. Buldukları en ufak parayla karınlarını şarap (sudan çok şarap içiyorlar) ve kuru ekmekle dolduruyorlar. Bazen para bulamayıp 3-4 gün aç kaldıkları oluyor. Durumları baya kötü yani. İş dediğimde Paris’teki lokantalarda plongeur denilen lokanta amelesi. Bunlara yaptıkları muameleyi bize yapsalar ilk günden ölürüz baya kötü. Kahramanımız sonlara doğru yeter buralarda bu kadar sürünmek gideyimde biraz Londra’da sürüneyim diyene kadar bu böyle sürüyor.
Paris’teyken Londra’daki arkadaşa B.’ye mektup gönderen ve bana iş bul nolur diye mesaj atıyor ve gelen cevap ile doğru Londra’ya gidiyor. Londra’dayken öğrendiğine göre Boris işleri yerine koymuş ve krallar gibi yaşıyormuş. Keşke biraz daha sabretseymiş değil mi? ama yoook illa aksiyon yaşayacak. Neyse efenim sonuçta Londra’ya gidiyor. Bi bakıyor iş buldum diyen arkadaşı “ knk valla sorun çıktı iş yok biraz bekle diyor” bizimki bekliyor. Beklediği süre boyunca (yaklaşık 1 ay) bize Londra’daki yoksulluğu anlatıyor. Amaç da bu zaten. Anlatılana göre Londra’daki yoksulluk Paris’tekinden daha iyi gibi. Ama bilemiyorum. Londra’da Paris’teki gibi aç kalma gibi bir ihtimalin yok. Devlet sana yemek veriyor. Ama iş vermiyor. İşin yok bomboş geziyorsun. Devletin açtığı İğneli fıçı adı verilen pansiyon tarzı yerler var. Bunlardan Londra’nın her yerine koymuşlar. Aynı yerde bir ay içinde ikinci defa kalman yasak. Yani her gün bir diğerine yürümen gerek. Londra kısmının yarısında yürüyorlar ve orada tanıştığı diğer berduşların hikâyelerini anlatıyor. Paris’te şarap ve kuru ekmek varken burada çay ve tereyağlı ekmek var.
---Spoiler---
Kitabın roman kısmı en kısa basit hali ile bundan ibaret. Tabi romanın geçtiği zaman ile bu zaman arasında fark var. Belki sistem değişmiştir. Yazar o zamanki sistemi eleştirmiş ve bu berduşları nasıl halka kazandırırız bunun hakkında fikirler vermiş. 1984 veya Hayvan çiftliğinden daha belirgin öneriler vermiş ama onlar gibi iğnelemiyor.
Kitap kesinlikle demesem de bu tarz şeyleri okumayı sevenler için okunması gereken bir kitap. Ufkum iki katına çıkmadı ama Fransızca birkaç kelime öğrenmiş oldum. Mesela “mon ami” dost demek. Genel kültür hep bunlar. Okuyun boş durmayın.
Kitap 244 sayfa ve Can yayınları tarafından basılmış. Hayır, ürün yerleştirmesi yapmadım ama keşke yapsam. Eyyy Can yayınları duy beni. Bedava reklamınızı yaptım bana sponsor olun.
EmoticonEmoticon